© Sağ Tıklama Engeli

6 Ekim 2016 Perşembe

Sonbahar Güzellikleri

Merhabalar, güzel sonbahar geldi.
 Sonbahar deyince herkes gibi benim de aklıma yağmur, sararmış yapraklar, kasvetli gri bulutlar geliyor ama özel olarak hatırladığım çok sıcak anılarım var onları da sizinle paylaşmak isterim.
 Ben ilk okuldayken evimiz okula aşırı yakın olduğu için kendim gider gelirdim.Bazen de komşunun oğlu olurdu yanımda.Bir gün okuldan çıkıyoruz sağanak yağmur yağıyor ben de tek başıma eve gitmeye uğraşıyorum.Eve geldim ama üstümde kuru iplik yok.Annem hemen kuruladı beni.Sonra o zamanlar VCD çalarımız vardı.Bir de Bugs Bunny CDmiz daha bir sürü çizgi film vardı ama bir tek Bugs Bunny'i hatırlıyorum.Sonra annem onu açmıştı bana.Bir çocuk başka ne isteyebilirdi ki.Anne sevgisi ve çizgi film.Mutluluk kombosu resmen.
 Başka bir anım ise, babam kardeşime şu rayları kurulan trenden almıştı ama o zamanlar kıştı sanırım.Ses bile çıkartıyordu.Kendi kendine gidiyordu.Fazla bir fonksiyonu yoktu.Komşunun oğlu, kardeşim ve ben kurduk işte hayal dünyamızı konuşturuyoruz o gün.Hava zaten karanlıktı yağmur öncesi gibi bir hava vardı, perdeleri kapadık, televizyonu kapadık, sadece tren ve bizim sesimiz vardı.Benim saçlarım da çocukken uzundu.Saçlarımı tren gelicekken önüne eğiyordum, tren de saçlarımın arasından geçiyordu."Tünelden geçtik şimdi oraya geliyoruz." diyordum ve ben makinistdim sanırım.İstasyon gibi bir şey vardı.Oradan biniyormuş gibi yapılardı.Üçümüz öyle trenle beraber yürüyorduk.
 Üçüncü ve son anımı ise hiç unutamıyorum.8 yaşıma giriyordum o gün.Yani 21 Eylül 2006.O günde hava tam bu seneki doğum günümde ki gibi serin bulutlar var filan.Eve uydu alıcısı geliyor o günde.Babam evin terasında uyducuyla beraber uyduyu kuruyordu.Annem beni çağırdı yanına gittim ben de bana o siyah poşeti uzattı ilk doğum günü hediyem.Bir mutlu oldum ki size anlatamam.Kadın gitmiş sokaktaki iplikçiden bana yelek almış pembe, aynı renkte düğmeleri vardı.Normalde annem örerdi benim kazaklarımı, yeleklerimi öyle mağazadan alma alışkanlığı pek yoktu kışlık kıyafetlerimi.Hemen işte terasa koştum babama söyledim baba dedim annem bana yelek almış dedim.Sonra babam da sana benim de hediyem bu demişti.Küçüktüm kandım ama mutluydum o gün hem de çok mutluydum.
 Hepsi küçükkendi.Dert ne bilmezdik.Yelekle, Bugs Bunny CD'si ile mutlu olurduk.Büyüdük bizimle birlikle bitmek bilmeyen isteklerimiz de büyüdü.
 Mutlu bir gün geçirmeniz dileğiyle.Kendinize iyi bakın.

3 Ekim 2016 Pazartesi

The Great Gatsby Hakkında

Herkese merhaba. Gecenin şuan saat 3.25’i bu yazı bittiğinde kaç olur bilmem ama bir anda aklıma esen bu filmin tanıtımını yapma fikriyle klavyemin başındayım yine.
 "The Great Gatsby" Türkçe adıyla "Muhteşem Gatsby" Franciss Scott Key Fitzgerald'ın kitabından uyarlanma bir film.Türkçe'ye üstad Can Yücel tarafından çevrilmiştir.

Dürüst olmak  gerekirse başrolden sadece üç kişiyi tanıyorum, diğer oyuncuları ilk defa izledim o yüzden uzun uzun isim listesi veremiyorum. İsteyen olursa Wikipedi de bulabilir.

 Film hakkında spoiler vermeden anlatacak olursam, film 1920’lerin Amerika’sında geçiyor.Film tamamen Amerikan rüyası üzerine kurulmuş.Kahramanımız Nick’in anlatımından bir film izliyoruz.Nick’den biraz söz edecek olursak;  Wall Street’de bir iş, göl kenarında bir ev, tam bir Amerikan rüyasını yaşamaktadır.Derken günlerden bir gün Nick’in evine yan komşusu olan filmimizin ana kahramanı Gatsby’den bir davetiye gelir.Partiye gitmesiyle her şey başlar aslında. Bu söyleyeceğim spoilere girer mi bilmiyorum ama başlarda Daisy adlı asıl kızımızı ne kadar sevecekseniz, filmin sonlarına doğru da bir o kadar nefret edeceksiniz.Oyunculuğu saolsun diyelim.Gatsby ise iflah olmaz bir aşık.Sırf bir gün olsun sevdiği kadını görebilmek uğruna tüm şehri davet ettiği çılgın partiler veren bir adam.Hollywood ünlülerinden tutun, liseden kaçıp partiye katılan insanlara kadar ama sadece biricik Daisy yok…Kalabalık içinde müthiş bir yalnızlık acısıyla geçip giden yıllar.

  Film aslında çok güzel bir aşk hikayesi gibi duruyor fakat hepsi bu değil.Fedakarlık, sıfırdan var olma ve harika bir dostluk var.

 Müzikleri ise günümüz müziklerinin hafif vintage hali diyebilirim.Sountracki ise bence çok orijinal.Filmde Lana Del Rey'in Young and Beautiful şarkısının çıktığı sahneyi izledikten sonra ne zaman o şarkıyı dinlesem o sahne aklıma gelir hafif kalbim buruk dinlerin o kısmı.


  Filmdeki detaylar, kurgu ve oyunculuk kusursuz denilecek kadar güzel.Film adeta bir görsel şölen.Tam da 20’lerde ama şimdiki teknolojiyle çekilmiş bir his bırakıyor insanda.İki tane hatırlanılacak üstlerindeki duygusal etken çok fazla olan sembol var.Mavi gözler ve yeşil ışık.İzleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız.Film bende gerçekten çok derin bir etki bıraktı.Hatta hiç huyum olmayan bir şey yaptım ve filmi tekrar izledim o da yetmedi bir daha izledim.Filmin her saniyesi farklı bir dünya, onlar mutluyken mutlu ve aşıkken siz de aşık, onlar ayrıyken siz de ayrı hissediyorsunuz.Neden bilmiyorum ama bir filmde ilk defa böyle hissettim.Belki ben de bir şeyler hatırlattığı için de olabilir bilmiyorum ama mutlaka izlenilmesi gereken filmlerde benim listemde en tepelerde olan bir film.Leonardo’ya ayrıyetten teşekkür etmek istiyorum.Herkesin oyunculuğu güzeldi ama Leonardo bir farklı biliyorsunuz.

Keyifli seyirler.

1 Ekim 2016 Cumartesi

Hayattan Kareler

Sosyal medya olmasaydı size ulaşamazdım ve de siz bana.Dünyanın öbür ucundaki insanın şu an ne yaptığını bir tweetinden öğrenebiliriz, ne yediğini Instagram'dan görebiliriz, ruh halini Facebook'dan anlayabiliriz.Buna daha çok örnek verebilirim.Benim en sevdiğim şey yazmak, blog dünyası yani.Bir de şu gördüğüm güzel şeyleri çekmeyi çok seviyorum.Çoğunlukla gök yüzü ve yol fotoğrafları çekerim.
Bunun gibi.
Ya da böyle.
 Acemi fotoğrafçı diyemem kendime.Sadece fotoğraf çekmeyi seven bir insan diyebilirim.Acemi olmak için bile bazı şartlar lazım.
 Hayattan güzel kareleri saklamayı seviyorum.Özellikle şu aile olarak bir araya geldiğimiz zamanlar.Her saniyesini hapsetmek istiyorum.Ama o zaman da o saniyeleri kaçırırım korkusuyla yapamıyorum.
 Orta okul zamanından bende bir tane bile fotoğrafım yoktu.Şu sıralar sağdan soldan toplamaya çalışıyorum veya eski flashıma bakıyorum.Sonra geçenlerde bir CD buldum.İçinde doğum günü fotoğraflarım var, eski arkadaşlarımla olan fotoğraflarım var.Bir arkadaşım zamanında hediye olarak onu hazırlayıp vermişti saolsun.Mesela o gün ne giydiğimi filan hep unutmuştum, arkadaşlarımla olan o fotoğraflarımı unutmuştum.Bir karesine bakmak hatıraları canlandırmama yetti de arttı bile.